The Cramps
Rock'n'roll, 50'lerde yaygınlık kazandığında, birçoklarınca tam bir baş belası olarak görülüyordu. Tahtları sallanan, dönemin saygın caz müzisyenleri rock'n'roll'u müziğe yapılmış bir hakaret olarak nitelendiriyorlar, kaba, ilkel ve düzeysiz olmakla suçluyorlardı. Ebeveynler ve muhafazakar kesim için ise rock'n'roll, yoz, dekadant ve belden aşağı olmasıyla toplum ahlakı ve düzeni için ciddi bir tehditti.
Hiç kuşkusuz bu nitelendirmelerin birçoğu doğruydu ve zaten rock'n'roll'u gençliğin nazarında yeni, devrimci, heyecan verici kılan da bu özellikleriydi. Orta sınıfın şekillendirdiği gündelik hayatın, sıkıcılığına, tek düze ritmine, kurallarına karşı bir başkaldırının dışavurumuydu rock'n'roll.
70'lerin ortasına gelindiğinde ise, rock'n'roll başlarda isyan ettiği düzen kadar sıkıcı bir şeye dönüşmüştü. Rock'n'roll kuşağı, yaşını başını almış, sistemin içinde kendilerine yer edinmiş ve özgürlük, heyecan, macera arayışı gibi arzularını düzenli bir iş, huzurlu bir aile, rahat ve güvenlik isteği ile ikame etmişti. Ve kendileri berbat, sıkıcı tiplere dönüşürken, dinledikleri müziği de kendilerine benzetmişlerdi: Adult Oriented Rock
Hal böyle ilken, gençliğin ruhunu ve enerjisini yeniden rock müzik ile buluşturmayı hedefleyen yeni kuşak rock müzisyenleri, çareyi köklere geri dönmekte buldu. İlk dönem rock müziğin basit, primitif, enerjik sound'u birçok toplulukça, farklı anlayışlarla, yeniden işlenmeye başlandı. Ramones, Blondie gibi New York'lu topluluklar 3 dakikalık, andrenalin düzeyi yüksek şarkılarıyla rock'n'roll'a eğlenceyi ve içtenliği yeniden injekte ederken, Londra'da ise Sex Pistols, The Clash, X-Ray Spex ve diğerleri rock'ı hiç olmadığı kadar tehditkar ve politik bir boyuta taşıyordu.
Rock'n'roll'un ruhunu diriltmeye çalışan bu topluluklar arasında, bu müziğin orijinal ruhuna ve formuna en sadık kalanı hiç kuşkusuz The Cramps idi. The Cramps, ne Suicide gibi rock'n'roll'u minimal elektronik müzik ile buluşturmaya, ne Clash gibi dub/reggae'yi rock'a sokmaya ne de No Wave'ciler gibi gürültünün sonik olanaklarından yararlanmaya çalıştı. Cramps'in müziği orijinal rock'n'roll'un içeriğini (enerji, şiddet, basitlik, seks, özgürlük, eğlence) sunuyordu sadece dinleyiciye, tek bir farkla, bütün bu unsurlar Cramps'in müziğinde gidebilecekleri en son noktaya taşınıyordu.
Yaklaşık 20 yıllık bir kariyere sahip olan The Cramps'in belkemiğini, aynı zamanda dünyanın en ilginç çiftlerinden biri olan Lux Interior ve Poison Ivy Rorcharch oluşturuyor. Çiftin bugün hala sürmekte olan beraberliği, 1972'de Ivy'nin Lux'ın arabasına otostop yapmasıyla başlamıştı. Ortak ilgi alanları olan rockabilly, 60'ların garage ve surf müzikleri, uyuşturucular, b- movie'ler ve comic strip'ler topluluğun müziğinin de en önemli ilham kaynakları. Topluluk bir yandan 50'lerin "cool" Teddy Bear imajını ve tavrını, modern zamanlara uygun olarak yeniden şekillendirirken, diğer yandan Amerikan thrash (çöplük) kültürünü popüler müziğe taşımayı başardı. The Cramps yayımladığı albümlerle, müzikte yepyeni bir stilin öncüsü haline geldi. Pscyhobilly olarak anılan bu tür, Amerika dışında İngiltere'de de yankı buldu ve Meteors, Bratmobile gibi birçok İngiliz psychobilly topluluğu ortaya çıktı.
Müzik tarihinin gelmiş geçmiş en stil topluluğuyla tanışmak isterseniz, aşağıdaki albümlere ulaşmaya çalışın!
The Songs Lord Taught Us, 1980
Psychedelic Jungle, 1981
Smell of Female, 1983
A Date With Elvis, 1986
Stay Sick, 1990
Look Mom No Head!, 1991
Flamejob, 1994
Big Beat From Badsville, 1997
İyi bir Cramps toplaması için ise: Off the Bone,1983